Merkez'in enflasyon dengesi: Rakamlar aldatmasın, İşte perde arkasındaki gerçekler!
TCMB Enflasyon Raporu: 2025 tahmini %24'te sabit. Enerji-gıda dengesi, sıkı duruş, hizmet enflasyonu ve rezerv politikası. Faiz indirimi beklentileri nasıl yönetilecek? Sabır ve veri odaklı mücadele öne çıkıyor. İşte raporun şifreleri!

Ekonomik belleğin canlı olduğu zaman dilimlerinde, merkez bankalarının yayınladığı tahmin güncellemeleri, salt rakamsal verilerin ötesinde, derin yapısal mesajlar içerir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2025 yılı için hazırladığı ikinci Enflasyon Raporu da tam da bu çerçevede değerlendirilmeli. İlk bakışta enflasyon tahminlerinde herhangi bir değişikliğe gidilmemiş olması, pek çok çevre için “beklenen” bir durum gibi algılanabilir. Ancak, aynı tahminin muhafaza edilmesi, aslında perde arkasında çok daha girift bir denge arayışının ve hassas bir stratejinin varlığına işaret ediyor.
2025 Enflasyon Tahmini Neden Değişmedi ve Bu Ne Anlama Geliyor?
Ekoturk.com'un haberine göre; Orta noktası %24 olarak sabit bırakılan 2025 yıl sonu enflasyon öngörüsü, Merkez Bankası’nın uyguladığı mevcut para politikası setiyle ulaşılan sıkılık seviyesinin şimdilik “yeterli” kabul edildiği bir duruma işaret ediyor. Bu kararlı ve sabit tutum, aynı zamanda başta gıda fiyatları olmak üzere yukarı yönlü potansiyel risklerin geçici ve kontrol edilebilir nitelikte olduğuna dair bir güvenin de bir yansıması. Fakat bu sabitliğin ardında yatan “denge” vurgusu, ekonomik verilerin derinliklerinde çok daha hassas ve gergin bir yapıyla imtihan ediliyor.
Varsayımlardaki Değişiklikler Enflasyon Beklentilerini Nasıl Etkiliyor: Enerji Rahatlatırken Gıda Neden Zorluyor?
Bu son Enflasyon Raporu’nun belki de en çarpıcı ve üzerinde durulması gereken yönü, temel alınan varsayımlar tablosunda gözlemlenen birbirine zıt yönlü güncellemeler oldu. Ham petrol fiyatı tahmininin varil başına 76,5 dolardan 65,8 dolara indirilmesi, uluslararası enerji piyasalarındaki süregelen gevşemenin ve düşüş eğiliminin beklentilere dahil edildiği anlamına geliyor. Ancak, enerji fiyatlarındaki bu olumlu etki, gıda enflasyonu kaleminde yapılan yukarı yönlü revizyonla bir ölçüde dengeleniyor ve sınırlanıyor. Özellikle zirai don olayları gibi arz tarafı kaynaklı şoklar, dezenflasyon sürecindeki patikada kırılgan kalemlerin hâlâ ne denli etkin ve belirleyici olduğunu açıkça gösteriyor.
İşte bu birbirine zıt yönlü etkiler, genel enflasyon tahmininde neden bir değişikliğe gidilmediğinin de temel yanıtını oluşturuyor: Piyasadaki riskler birbirini dengeliyor, uygulanan para politikası ise bu hassas dengenin tam merkezinde sıkı duruşunu korumaya devam ediyor.
Orta Vadede Enflasyonla Mücadelede Hedefler Neler ve Belirsizlikler Devam Ediyor mu?
2026 yılı için %12 ve 2027 yılı için %8 olarak korunan enflasyon tahminleri, TCMB’nin dezenflasyon hedefine ulaşma konusunda hâlâ net ve kararlı bir duruş sergilediğini gösteriyor. Ancak bu iddialı hedefin arkasında, göz ardı edilemeyecek yüksek bir belirsizlik seti de bulunuyor. Enflasyon tahmin aralığının %19 ile %29 gibi oldukça geniş bir bantta bırakılmış olması, bu mücadelenin yalnızca teknik ve ekonomik bir süreç olmadığını, aynı zamanda politik ve yapısal zorlukları da içeren bir mücadele olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Kur Geçişkenliği ve Hizmet Enflasyonu Dengesi Nasıl Bir Tablo Çiziyor?
Son aylarda Türk Lirası’na (TL) yönelik piyasa güveninin yavaş yavaş da olsa geri kazanılmaya başlandığına dair bazı olumlu işaretler mevcut. Döviz tevdiat hesaplarına olan talepteki azalma, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sisteminin kademeli olarak çözülmesi ve kur geçişkenliğinin geçmiş dönemlere kıyasla daha sınırlı bir etki göstermesi, beklenti yönetiminde pozitif bir tabloyu işaret ediyor. Ancak, bu olumlu tabloyu gölgeleyen ve sınırlayan kritik bir kalem var: hizmet grubu enflasyonu. Özellikle kira ve eğitim gibi temel hizmet kalemlerindeki yapışkanlık ve yüksek seyir, genel fiyatlama davranışının henüz yeterince kırılmadığını ve dezenflasyon sürecini zorladığını açıkça ortaya koyuyor.
Para Politikası Duruşunda "Sadeleşme" Sinyali Gevşeme Anlamına mı Geliyor?
TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın “fonlamayı kademeli olarak bir hafta vadeli repo faiz oranına çekmeyi düşünüyoruz” şeklindeki açıklaması, ilk bakışta teknik bir sadeleşme sinyali olarak okunabilir. Bu mesaj, para politikasında ani bir gevşeme değil, daha ziyade operasyonel bir istikrar ve öngörülebilirlik arayışı anlamına geliyor. Zira aynı açıklamanın içerisinde yer alan “enflasyon üzerindeki risklerin hâlâ yukarı yönlü olduğunu net bir şekilde görüyoruz” ifadesiyle verilen tonlama, TCMB’nin henüz bir gevşeme patikasına girmediğini ve sıkı duruşunu koruyacağını gösteriyor.
Kredi Büyümesi ve İç Talepteki Hedef Ne: Kontrollü Yavaşlama Sağlanabilecek mi?
Mayıs ayının ilk yarısına ait öncü veriler, kredi büyüme hızında haftalık bazda bir yavaşlamaya işaret ediyor. TCMB, bu durumu olumlu karşılıyor ve destekliyor; çünkü iç talebin kontrollü ve sürdürülebilir bir zeminde tutulması, dezenflasyon sürecinin kırılganlığını azaltan temel koşullardan biri olarak görülüyor. Ancak buradaki hassasiyet, yalnızca finansal göstergelerde değil, aynı zamanda politik ve toplumsal reflekslerde de test edilmeye ve yakından izlenmeye devam edecek.
Rezerv Politikası ve Döviz Piyasalarında Yeni Denge Arayışı Nasıl Şekilleniyor?
TCMB Başkan Yardımcısı Hatice Karahan’ın “rezerv biriktirmeye kararlılıkla devam edeceğiz” şeklindeki açıklaması, döviz piyasalarında artık yeniden bir toparlanma ve güçlenme perspektifine geçildiğinin önemli bir işareti olarak kabul ediliyor. Kur istikrarının sağlanması hedeflenirken, rezerv birikiminin pasif bir sonuç değil, aktif ve öncelikli bir hedef olarak gündemde kalması, Türkiye’nin dış kırılganlıkları açısından olumlu ancak dikkatle yönetilmesi gereken kırılgan bir dengeyi ifade ediyor.
Faiz İndirimi Beklentileri ve İletişim Stratejisi Neden Bu Kadar Önemli?
TCMB Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’ın “opsiyonlarımız mevcut, tamamen veri odaklı bir şekilde hareket edeceğiz” şeklindeki söylemi, klasik bir merkez bankası iletişimi gibi durabilir. Ancak, içinde bulunduğumuz karmaşık konjonktürde bu tür bir söylem, piyasalar için bir tür “opsiyonel gevşeme” sinyali olarak da algılanma potansiyeli taşıyor. Bu nedenle, TCMB’nin önümüzdeki aylarda enflasyonda beklenen düşüşle birlikte oluşacak olan faiz indirimi beklentilerini yönetmede nasıl bir iletişim stratejisi izleyeceği, piyasaların genel tepkisini ve güvenini belirleyecek son derece önemli bir unsur olacak.
Özetle; TCMB’nin bu son Enflasyon Raporu ile verdiği temel mesaj, teknik bir tahmin güncellemesinin çok daha ötesinde anlamlar içeriyor. Politikadan ekonomiye, piyasa beklentilerinden iletişim stratejilerine kadar her bir unsurun, kırılgan ama bir o kadar da kararlı bir zeminde ve büyük bir dikkatle yönetilmesi gerektiği kuvvetle vurgulanıyor. Sabır, bu zorlu sürecin temel yapı taşı olarak öne çıkıyor. Ancak bu sabır, yalnızca zamanla değil, aynı zamanda tutarlı verilerle ve şeffaf bir söylemle desteklendiğinde kalıcı bir güven oluşturabilir. Enflasyonla mücadelede belirlenen yol haritası net; ancak bu yolun taşları hâlâ büyük bir dikkat ve özenle döşenmek zorunda.
Kaynak: ekoturk.com
FACEBOOK YORUMLAR