Orhan Savasçı'nın ardından haberi

GÜNCEL 21.07.2022 21:23 FEYYAZ KERİMO Bertolt Brecht bir şiirinde diyor oysa: ‘ ’Bir gün mücadele eden halk vardır ve onlar iyidir.

Orhan Savasçı'nın ardından haberi
21 Temmuz 2022 - 21:30

GÜNCEL 21.07.2022 21:23 Orhan Savasçı'nın ardından

FEYYAZ KERİMO

Bertolt Brecht bir şiirinde diyor oysa:

‘ ’Bir gün mücadele eden halk vardır ve onlar iyidir. Bir yıl mücadele edenler vardır, onlar daha iyidir. Yıllardan Beri uğraş eden halk müziği vardır ve onlar çok daha iyidir, lakin bir ömür boyu çaba veren halk müziği da vardır ve esas vazgeçilmez olanlar işte onlardır. ’ ’

İşte Orhan Savaşçı, ömrünü devrime, sosyalizme, kavgaya adayan; esen her fırtınadan sonra bile yalpalamadan dimdik ayakta duran; başlıca vazgeçilmez olanlarımızdandır!
40 yıl önce (1982) İsveç ’e siyasal nedenlerden dolayı ulaşmak zorunda kaldığımda bir toplantıda karşılaşmıştık. 12 Eylül faşist cuntasına karşısında İsveç ’te kamuoyu oluşturmak nedeniyle etkinlikler yürüten Türkiye Komitesi ’nin Başkanlığını yürütüyordu. Devrimcilerin aralarında geçen tartışmalar epeyce hararetli geçiyor ve Orhan ağabey, var olan kalabalık kitleyi kırmadan dökmeden sağlam bir şekilde limana yaklaştırmaya çabalıyordu. Nitekim toplantının sonunda üslubu, hassasiyeti ve inceliği tamamen herkesin üzerinde anlaşacağı bir konsensüse varılmıştı.

Devrimci Tarihimizin Iddiasız Önderi

[27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül ile beraber 3 askeri darbe yaşamıştı. NATO'nun en büyük ikinci ordusunun içinde asker arkadaşlarıyla birlikte ‘ ’Hava Kuvvetleri Proleter Devrimci Örgütü ’nün kurucularından THKP-C ’yi oluşturan devrimcilerden biriydi. Buna karşın 12 Eylül 1980 askeri faşist cuntası ardından yurtdışına çıkmak zorunda kalan (ve o dönemde 20 ’li yaşlardaki delikanlı devrimciler olan) bizlere karşı mucizevi sabırlı, ve kadife gibi yumuşak üslubuyla tartışır, ülkedeki yeni durumu anlamaya çalışır ve birlikte fikirler üretmeye çabalardı. Tartışmanın sonunda da bizlere, “bu tartıştığımız fikirleri hayatta sınamak gerek, pek yok mi kardeşim?” diyerek, büyük bir hain gönüllülükle insanları hayatın devrimci pratiğine yönlendirirdi.

Orhan ağabey ile 1982 ’deki o toplantıdan sonradan tekrar tekrar görüştük, tartıştık, gezdik, sohbetler ettik. Sarsılmaz, güvene dayalı, sevgi, dayanışma, paylaşma ve hafıza ortaklığı temelinde bir arkadaşlık, dostluk ve yoldaşlık bağlarıyla sıkıca bağlandık birbirimize. Devrimci tarihimizi birinci elden ondan öğrenmeye çalıştım. Bu yüzden Orhan ağabeye kesintisiz sorular sordum ve dinledim. İlk dönemler Orhan ağabeyin Stockholm kent merkezindeki 1,5 odalı kiralık sade dairesinde görüşürdük. Daha sonraları (son 25 yıldır) evine yakın olan Cafe Gifi ’de buluşurduk. Görüştüğümüz kafeterya çoğunlukla emekçilerin, çalışanların sık sık gidilen yer yeriydi. Kapısını her açtığımızda gıcırdayan, penceresi her zaman buğulu ve masaları hafif kırık ve tozlu olan bu mekanda buluşmak ikimiz için de bir tercihti.

Okumayı ikimiz de sevdiğimiz için, yeni kitaplar çıktığında birbirimizi farkında ederdik. Beğendiğimiz her yeni kitabı defalarca iki adet ısmarlardım. sonra bunu okur ve Cafe Gifi ’de buluştuğumuzda kitabı en ince detayına dek birlikte tartışırdık. Orhan ağabey, hatalı düşünceleri eleştirirken, “böyle de olmaz ama, kardeşim. Yazan, meseleyi analiz ederken alabildiğine uçmuş” diyerek yazarı ya inceden eleştiriye emrindeki tutar ya da içten gördüğü yerler varsa, ‘ ’çok içten söylemiş. Katılmamak elde yok ’ ’, derdi. Düşüncelerini açıklıkla söyler ve bunu söylerken de kelimelerine çok uyarı ederdi. En son tartıştığımız kitap ise, Münir Ramazan Aktolga ’nın Anılar adlı kitabıydı. böylece Orhan ağabey ile 40 yıl boyunca her buluşmamız bir Zihin ve Kitap Kulübü tadındaydı.

‘ ’CEPHE ’DEN ANILAR ’ ’ KİTABI

Orhan ağabey ile geçmişte yaşadıkları siyasal olaylar, THKP-C ve tecrübeleri hakkında yazması için yıllarca çok konuşmuştuk. Buna karar verdiğinde ondaki titizliğe, mütevaziliğe ve kimseyi kırmamak için kılı kırk yaran nezaketine daha yakından tanıklık ettim.

Kitabın hazırlık aşamasında elimize gelen soruların haricinde kendimiz de kayda değer gördüğümüz soruları anekdot almıştık. Bu sorulara ilk önce kendisi el yazısıyla cevaplar yazan, sonradan da buluşurduk. Yazdığı cevapları birlikte tartıştıktan sonradan onları ben bilgisayara geçerken Orhan ağabey her sözcüğün üzerinden asgari 4-5 defa daha geçer, durur düşünür ve sonra ‘ ’tamamlanmış ’ ’ derdi. Belirlenmiş olmadığı hiç bir şeyi yazmadı, buna karşı çıktı. pek hassastı ama, insanları kırmamak ve incitmemek için bir cümledeki her kelimeyi özenle seçerdi. Ve yeniden kitabın hazırlığı içindeyken bir gün “Feyyaz ’cığım ‘mealen ’ sözcüğünü fazla severim. Güzel bir anlamı vardır. Eğer anlatılmasını manâlı gördüğün bazı sözleri bütün olarak hatırlamıyorsan ‘mealen şöyle denmişti ’ dersin oysa, ne sen ne de karşıdaki kişi mağdur durumda kalmasın. İnsanları şüphesiz sıkıntıya sokmamak lazım” derdi. Heraklit, ‘ölçülü elde etmek en büyük erdemdir. Akıllılık doğaya kulak vererek hakikati bildirmek ve dürüst olanı yapmaktır ’ diyor. Orhan ağabey, siyasal muarızlarına aleyhinde dahi oldukça saygılı, ölçülü, alabildiğine tevazu bir duruş sergilerdi. Hiç kimseye haksızlık edilmesin diye tekrar tekrar belgelere, tanıklıklara ve gerçeklere dayandırırdı bütün söylediklerini. Düşüncelerini paylaşmadığı millet hakkında deha ya “onun hakkında objektif olmam muhtemel yok” ya da “o konuda bilgi sahibi değilim” diye açık açık belirtirdi.

Bilhassa, dünün şartlarından kopuk, süre ve mekanı esas almayan, bugünden bakarak dünü yargılayan anlayışları elinin tersiyle bir tarafa iterdi. Ve her zaman, “bir dönemi ve süreci tartışırken her şeyi düşünmeli. Hatta ‘duyguların ’ bile o süreçlerde oynadıkları roller unutulmamalıdır” diye bilhassa üzerinde dururdu. ara sıra müzik dinlediğimizde, ‘ ’yiğidim aslanım ’ ’ parçası çaldıysa eğer, Orhan ağabey çok duygulanırdı. Çünkü o parça, O ’na her zaman Mahir ’i hatırlatıyordu!

Marifet, Direnmekte!

Aristoteles, Ahlak adlı eserinde ’ ’Erdem, en genel anlamıyla ele alındığında insanın kendi amacına uygun bir durumda olmasıdır ’ ’ der. Orhan Savaşçı, bir devrimci sosyalist olarak yaşamı baştan başa esen sert rüzgarlara rağmen hiç yalpalamadı. Nasıl düşündüyse o kadar yaşamaya gayret etti. Sınıfsız ve sömürüsüz bir toplum hedefi, O ’nun tüm yaşamını biçimlendiriyordu. Kendisiyle yapılan bir söyleşide de bunu dobra dobra belirtmişti: "Ben kendim, vatansever bir asker olarak girdiğim siyasal faaliyet süreci içinde, yolumu aydınlatan Marksizm ışığını THKP-C hareketinde gördüm. Asker olmanın Marksist-Leninist olmaya engel olduğunu ileri süren bütün sağcı ve solcu fikirleri elimin tersiyle iteleyip, devrimci ordunun bir sıra eri olarak katıldım. Bu devrimci faaliyetim esnasında hiçbir şey yitirmedim, tersine pek çok şey kazandım. Hepsinden önemlisi, bireysel çıkarları toplumsal çıkarlara feda etmenin onurunu…".

Sürgün yaşamı baştan başa İsveç ’te hizmet sektörü de dahil bir çok işte işçi olarak çalıştı. Son olarak Postanede çalışarak emekli oldu. Yaşamın önüne çıkardığı sorunlar karşısında devrimci bir tarzda nasıl uğraş verdiyse, yıllardan beri süren hastalıklarıyla da pek savaştı. Dimdik, sade ve dürüst! Bir gün dahi şikayet ettiğine kimse tanık olmadı. Sıhhat durumunun fena olduğu durumlarda dahi 1 Mayıs ’ları hiç kaçırmadı. Yan yana birlikte yürüdük defalarca.

Hastanede onu her ziyaretimde iki defa, ‘ ’Feyyaz ’cığım seni görünce dünyalar benim oldu. Her Tarafta doğmuş gibi oldum ’ ’ dedi. Konuşmakta zorlanıyordu. Ben, gözyaşlarımı içime akıtırken Orhan ağabey beni teselli etmek için, ‘ ’sen hiç merak etme. Bir iki güne buradan eve geçerim. Sonra seninle yeniden manâlı konuları tartışır, gereken ne varsa birlikte yaparız ’ ’, diyordu. Son saatlerinde deha, hayatın sorunlarının farkında olan olarak devrimci duruşunu sergilemekten geri kalmıyordu. Hala, kavgadan ve devrimci mücadeleden bahsediyordu. Son gün yanındayken, ‘ ’Feyyaz, karyolanın arkasını kaldırır mısın? Yüzümü pencereye dürüst kaldır. Pencereyi aç. Güneşi bakmak istiyorum ’ ’ demişti.

Günümüzde nerdeyse tükenmeye yüz tutmuş devrimci değerlere ve özelliklere sahip bir insanı, Orhan (Savaşçı) ağabeyi anarken, bununla beraber nezaketin ve tevazünün olduğu kadar; mütevaziliğin, tepede olan duruşun, sadeliğin, abartısız dostluğun ve şüphesiz ki bir devrimci tarihin karartılamayan parıltısını görürsünüz! Çünkü Orhan Savaşçı, ülkeyi sömürenlere aleyhinde tereddüt etmeden ve bir yaşam süresine sığmayacak bir çabuk devrimci rüzgarlardan fırtına yaratanların yoldaşıydı!

Orhan Savaşçı, ON ’lar ile ölümsüzlüğün tohumları gibi düştüler toprağa. Özgürlüğün, en direngen savaşçıları olarak yolumuzu aydınlattılar. Bu ağız dalaşı, yeni Mahirler ’e, Cevahir ’lere, Ulaş ’lara ve Orhan ’lara gebedir. Ve hala

“Mahir edinmek”, “Cevahirce çoğelde etmek”, ’ ’Orhanca istikrarlı durmak ’ ’ için, gerektiğinde onlar gibi dövüşebilen devrimcilere gebedir!

Orhan (Savaşçı) ağabeyi ölümsüz sevgi, açlık ve saygıyla anıyorum!

Günün Kayda Değer Manşetleri Haber Geniş bir şekilde Haberin detayları ve bilgisi verildi. Kaynak takip edilmektedir, yeni bilgiler geldiğinde anlık güncellenecektir. Kars Haber Yerel Kategorileri de mevcuttur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum